İskender ADA / Finansın Ötesi
Misyon Bank’ın Kurucu Genel Müdürü Dr. Önder Halisdemir ile finansın ötesine giden yolculukta, bankacılığa dönüşünü, Misyon Bank’ın vizyonunu, dijital varlık saklama hizmeti ve tokenizasyon çalışmaları ile kripto varlık düzenlemelerini konuştuk.
Kariyeriniz boyunca finans piyasalarında gerçekleştirdiklerinizle fintech sihirbazı, mucit, ödüllü bankacı, duayen ve daha birçok güzel sıfatla anıldınız. Böyle bir serüvenin ardından sektörden ayrılışınız ve Misyon Bank ile bankacılığa dönüşünüz… Bu dönemde neler yaptınız, geri dönüşünüzü ne tetikledi, bu turda bizi neler bekliyor?
Görünen o ki bir ‘sabbatical’ vermişim. Ortaokuldan bu yana iş yaşamının içinde oldum. Birçok sorumluluğu birlikte götürdüğüm için yaşam sanatı ilgili ıskaladığım çok konu, okuyamadığım birçok kitap ve yaşanmamış birçok deneyim olduğunu düşünüyordum. Bu esnada evlenince de tüm işleri bıraktım ve eşimle birlikte dünyayı havadan, karadan ve denizden zaman baskısı olmadan bir başka bakış açısı ile tekrar dolaştım. İnsan nereye giderse gitsin kendine varıyor ve dikkati kendinde olduğunda kendini daha iyi tanıyor. Yaşım çok ilerlediğinde keşkelerim olacağına, gücüm kuvvetim ağız tadım yerindeyken deneyimlediğim ‘iyi ki’lerim olsun istedim. Yolculuğumu tamamlayıp kendime vardığımda ise tekrar heyecan duyduğum üretken tabiatımın en çok karşılığı ve en iyi bildiğim iş olan finansa farklı bir formda geri döndüm. Artık misyonumun bilincinde işleri ve hayatı daha farkında götürebiliyorum. İşler ve üretim ile ilgili daha bilinçli heyecanlarla, ülkem ve dünya ile ilgili potansiyellerle yeniden ilgiliyim. Ancak aydınlanma hiç bitmez, hayat öğrenciliğine devam.
Bankamız Misyon yine yapılmadık işlere, yeni kulvarlara, yeni görme biçimlerine aday. Bankacılık lisansı da olan müteşebbis bir şirket. Ülkemiz için yeni iş ve aş alanları oluşturabileceğimizi ve nasıl bölgesel işler yapılabileceğini biliyoruz. Bir zaman öncesinin büyük işlerini yapma gustosuyla bu defa günümüz malzemesiyle ihtiyaçlara karşılık gelecek yeni büyük ve etkili işler yapabilmek için zevkle yolun her metresinin hakkını vermek için çalışıyoruz. Misyon sektöre rekabete değil, tamamlamaya geliyor. Bankacılık ve sermaye piyasaları arasında bir köprü. Tasarımımız her yöne değer yaratmakla ilgili. Platform, servis ve saklama bankacılığı ile bölgeselleşmek ana temalarımız.
“Türkiye’yi bölgesinin İsviçre’si yapma” vurgunuz dikkat çekiyor. Bize bu vizyondan bahsedebilir misiniz?
Ülkemizin finansal hizmetlerdeki konumlanması ve temalar ile ilgili bir adresleme yapmaya çalışıyorum. Kendi ekolümüzü oluşturana kadar kerterizler almalıyız. Her ülke diğerlerinden esinleniyor. İsviçre’nin bağımsız duruşu ve kendini taşıdığı nokta ilginç. Ülkemiz, bir zamanar İsviçre’nin bulunduğu coğrafi konum ile ortak dinamiklere sahip. Bir dönemin Avrupa coğrafyasında savaşlarla çevrelenen İsviçre, bölgesinin güven ülkesi olmayı başarmış ve Avrupa’daki kıymetlerin saklandığı yer olmuştur. İsviçre bu alanda öncü konumuyla bugün yerleşik ve yerleşik olmayan saklama hesaplarında tuttuğu kıymetlerin değerini 7.2 trilyon İsviçre frangı ile GSYH’sinin 9 katına ulaştırmış durumda.
Bugüne baktığımızda ülkemiz güçlü ordusu, savunmaya yaptığı yatırımlar, sanayisi ve köklü geçmişi ile zaten bölgesinin güven ülkesi. Evet, kırılgan ve her dakikası son dakika olan bir coğrafyanın tam ortasındayız ancak aynı zamanda travmaları göğsünde yumuşatabilen, bağışıklık enstrümanlarına sahip bir ülkeyiz. Bu birikim ve kapasitemizi bugün jeopolitiğimizi daha etkili kullanmaya odaklamalı; tıpkı İsviçre’nin zamanında dezavantaj gibi görünen denklemden bir çıpa oluşturması gibi biz de engellere değil potansiyele ve yeni manevra alanlarına odaklanmalıyız.
Türkiye bu zamana kadar eğitim, sağlık, refah, altyapı ve turizm düzeyiyle bölgesinde oturum izni talep gören tek arzu ülkesi olma avantajını bir fırsata dönüştürmüş ve kıymetlerin saklanması ihtiyacına konut ile cevap vermiştir. Ancak bugünün global finans arenasında bölgesel çekim merkezi olma ajandası bundan fazlasını içeriyor. Ajandanın ilk bileşeninde yatırım bankacılığı örüntülü kuvvetli bir saklama bankacılığı yer alıyor. Veriler ülkemiz adına bu alanda daha gidilecek yolumuz olduğunu açıkça gösteriyor. Avrupa’daki saklama kuruluşları birliği verilerine göre, üye ülkeler GSYH’lerinin ortalama 1.3 katı seviyesinde varlık saklarken, bu rakam Türkiye’de GSYH’nin yarısı seviyesinde.
İkinci bileşen ise dijital varlık/ kripto hizmetleriyle saklama bankacılığı menüsünün zenginleştirilmesi. Liberal dijital varlık/kripto düzenlemeleriyle hizmetler daha rekabetçi hale getiriliyor. Dijital varlıkların yükselişiyle bu varlıkların saklanması için ülkeler ve bankalar adeta yarışıyor. Bu alanda öne çıkanlar, global ölçekte birer finans merkezi olmayı başaracak. Devam eden yarışı önde götürenler arasında yine önde İsviçre olmak üzere Dubai, Singapur ve Suudi Arabistan var.
Dijital varlıklara ilgi tıpkı globalde olduğu gibi Türkiye’de de giderek artıyor. 2023 yılında ülkemizde gerçekleşen kripto işlem hacmi 170 milyar dolar seviyesinde. Bu hacim ile Türkiye; ABD, Hindistan ve Birleşik Krallık ardından tüm ülkeler arasında 4’üncü sırada. Bu ilgiyi rekabetçi düzenlemelerle destekleyerek önce varlıklarımızın sınırlarımız içinde kalmasını, ardından dijital varlık saklama ve tokenizasyon ile bölgeselleşme yönünde adımlar atılmalı. Bugüne kadar öne çıkardığımız konut yatırımını dahi dijital varlık/tokenizasyon kanalıyla sunmalıyız ki, bölge ve dünyanın her yerindeki yatırımcının algı aralığına ulaşalım. İnsan yaşadığı coğrafyanın türevi oluyor, çözümlerimiz ve yöntemlerimiz de öyle olmalı. Potansiyelimizi bölgenin dinamikleri doğrultusunda doğru kullanmalıyız.
Tüm bunları bir potada erittiğimizde; jeopolitik konumumuz, yatırımcılarımızın dijital/kripto varlıklara artan ilgisi ve beklenen düzenlemelerle ülkemiz zamanının İsviçre’si ve Doğu ile Batı arasında sermaye akışının önemli aktörü olmak için tüm çeşitliliği ve zenginliği bünyesinde bulunduruyor. Bu anlamda önermemizin gerekçesi de, zemini de sağlam.
‘Yılın kalanı ve gelecek yıllar için iyi bir ekonomik döneme giriyoruz’
Gelelim gündemin sıcak konusu kripto varlık düzenlemelerine. Önümüzdeki günlerde Meclis’e getirilmesi beklenen kripto yasasına ilişkin beklentilerinizi ve olası yansımalarını nasıl değerlendirirsiniz?
Dijital varlıklar ticaretten günlük harcamalara kadar hayatımıza yerleşiyor. Eski dünyanın varlıkları yeni ekonominin değerlerini almak için kullanılıyor; yeni borsalar, finansal ürünler oluşuyor. Dünyada ekonomik ve finansal gelişmişlikte sıralama dijital varlıklarla yeniden oluşmaya başladı. Mevcut dijital/kripto varlık hizmetlerinde diğer ülkelerden ayrışmamız için, bölgesel saklama hizmeti ve Türk varlıklarına yönelik tokenizasyon düzenlemeleri önemli. Bu sayede, Türk varlıklarına yabancı yatırım alınırken, bu varlıkların yine ülkemizde saklanması ekonomimize katkı verecek; sürekli büyüyen tokenizasyon pazarında finansal piyasalarımız da varlık gösterecektir. Tokenizasyon ve saklamadaki gelişmelerin takip edilmesi ile ülkemiz, dünyada piyasa büyüklüğü artacak olan tokenizasyon pazarında ülkeler arası rekabet başlamadan konum alacaktır.
Ekonomi yönetimimizin doğru öncelik seti ve kararlılıkla attığı adımlar umut verici. 2024 yılının kalanı ve gelecek yıllar için iyi bir ekonomik döneme giriyoruz, tünelin ucunda ışık var. Türkiye’nin yeniden yerli aktörler ve yurt dışı girişler açısından yatırım ve ilgi çekeceği bir zamana ilerliyoruz. Tam da böyle bir zamanda kripto varlık alanında takipçi değil rekabetçi düzenlemeler ile yapılması, alınacak yolda menzile ulaşırken kolaylaştırıcı etki yaratacaktır. Kripto varlık sektöründe borsası olmayan bağımsız saklama kuruluşu olarak, hem yatırımcılar hem borsalar için güven kurumu olarak konumlanıyoruz. Hizmetlerimiz varlık sahiplerine güvence sağlamak ve kripto borsalarını varlık sahiplerinin ihtiyaçlarına cevap verebilir hale getirmek üzerine tasarlandı. İhtiyaçlar için bir kapasite oluşturuyoruz. Regülasyonlara uygun şekilde Türk varlıklarını tokenize ederek, uluslararası yatırımcılarla buluşturacağız; yabancı ve Türk yatırımcılar için Türk varlıklarını çekim merkezi yapma yolundayız. Misyon Bank’ın ülke ve bölgemizde vereceği hizmetler ile Türkiye, dijital varlık ekosisteminde tüketici değil üretici pozisyonuna yükselecektir.
Bir başka dikkat çeken vurgunuz ‘Türkiye’nin banka tabanlı bir ekonomiden, pazar ekonomisine geçmekte oluşu’ ile ilgili. Bu teziniz ne anlama geliyor?
Türkiye, banka tabanlı bir ekonomiye sahip. Uluslararası Ödemeler Bankası’na üye 53 ülkenin ortalama verilerine göre, bankaların sahip olduğu finansal varlıklar toplam varlıkların yüzde 30’u iken, Türkiye’de bu oran yüzde 48 seviyesinde. Banka dışı finansal kuruluşlarda aynı oran yüzde 12’ye işaret ederken, Türkiye’de yalnızca yüzde 3. Son yıllarda yatırım fonu ve halka arz sayılarındaki artış, katılım bankacılığı ve tasarruf şirketlerindeki gelişim ile dijital varlıklara yönelim ‘pazar tabanlı ekonomi’ye geçişi destekleyen gelişmeler. Sevindirici bir tablo çizen bu gelişmeleri negatif faiz iklimi de destekliyor.
Ülkemizde finansal imkan, verimlilik ve finansal okur yazarlığın artması ve bedelini tüm ekonominin ödediği faiz kıskacından çıkabilmemiz için mevduat ve kredi arasına sıkışmış, aracılık maliyetlerinin yüksek olduğu “banka tabanlı” ekonomiden; sermaye piyasalarının önemli olduğu “pazar tabanlı” ekonomiye dengeli bir geçişi odağa almalıyız. Bankalar elbette hep lazım; ancak artık domine eden bir yapıda olmamalı. Sermaye piyasaları, parasal araçlar arasına sıkışmış ekonomilere bir açılım alanı tanır. Pazar tabanlı ekonominin dinamikleri ile bu etkinin üzerinde gitmeliyiz. Yatırım bankacılığı bugüne kadar ekonomimizde potansiyelinin üzerine gidilmeyen “pazar tabanlı” ekonomiye geçişte kullanabileceğimiz hibrit yapılar ve dönüştürücü rolleri ile çok önemli kolaylaştırıcılar olacaktır. Misyon bu dönüşümde piyasa aktörleriyle rekabet eden değil, tamamlayan yapısı ile dönüşümün hizmetkârı ve hızlandırıcısı olacaktır.
‘Dersimize iyi çalıştık’
Taurus ile imzaladığınız işbirliği ile dijital varlık saklama hizmetlerine işaret ettiniz. ‘Saklama Bankacılığı’ ajandanızda neler var, bahsedebilir misiniz?
Varlıkların güvende olmalarını sağlayan itibar kurumları olan bankalar tarih boyunca güven unsuru ve muhatap arayışının karşılığı olmaları ile saklama hizmetlerini merkezlerinde taşıyan aktörler. Bankacılığın ve bankaların bu rolü, yakın gelecekte de değişmeyecek. Misyon Bank olarak bankaların kadim fonksiyonu olan saklama hizmetlerini stratejik bir faaliyet alanı olarak tanımladık ve analiz aşamasında birçok yerinde ziyaret, paydaş toplantısı, okuma ve saha araştırması gerçekleştirerek dersimize iyi çalıştık. Ülkemizde yatırım fonu sayısının 3.5, GYF ve GSYF sayısının 9 katına çıktığı ve fon yatırımcılarının gittikçe arttığı noktada saklama operasyonlarındaki büyüyen ihtiyacı referans aldık. Sermaye piyasası aktörlerimizin ihtiyaçlarını doğru anlamak ve gelişime açık noktaları tespit etmek üzere 20’den fazla portföy yönetim şirketi ve aracı kurumla görüşme gerçekleştirdik. Gereksinimleri, geniş bir perspektif ve konsensus ile belirledik. Saklama hizmetlerini üst düzey raporlama ve ileri düzey teknoloji ile uçtan uca, tam ve kolay entegre edilebilir hizmetler bütünü olarak kurguladık.
Sermaye piyasası aktörlerine sunacağımız saklama hizmetleri yalnızca artan operasyon yükünü gidermeyi değil; aynı zamanda ekosistemimiz için yeni iş alanları oluşturmayı, sektörü bankacılık servisleri ile tamamlamayı ve aracılık maliyetlerini düşürerek sermaye piyasalarında pastayı büyütmeyi kapsayan bütünsel bir yaklaşımın tezahürüdür.
Saklama bankacılığını ekosistemimiz menkul kıymet ve yatırım fonlarının yanısıra dijital varlıkları da kapsıyor. Dijital varlık alanında lider İsviçre’li Taurus ile işbirliğimiz bu anlamda kıymetli. Hedefimiz ülkemiz ve çevre ülke varlıklarının sınırlarımız içinde güvenli şekilde saklanabileceği bir platform oluşturmak ve blockchain tabanlı teknolojilerle Türk varlıklarını dünya yatırımcıları ile buluşturmak. Diğer taraftan, kriptoloji konusunda İstanbul Teknik Üniversitesi katkıları ile kurguladığımız yerel servisler ile dijital varlıkların saklanmasında kapsayıcı çözümler sunmaya hazırlanıyoruz.